21 Ocak 2013 Pazartesi


Anne-baba kavgası


       Hatırlıyorum bundan 3-4 yıl önce Zonguldak'taydık. Babamın işi nedeniyle ev bakmaya gitmiştik. Orada büyük bir kavga patlak verdi. Bu sefer çok ciddiydi (diğer seferlerinde olduğu gibi). Boşanmanın eşiğindeydiler. İnanamamıştım, kabullenememiştim. Benim ailem ayrılamaz diyordum şimdi boşanan aileleri daha sakin karşılıyorum.
       Daha çok küçüktüm işte, annem beni kolumdan tutup Ankara otobüsüne bindirmişti. Babamsa orada bir gazete bayiinde arkadaşıyla konuşuyordu. Bizi gördü. Çok iyi hatırlıyorum o anı... Kız çocuğu için baba sadece kan bağı olan aile reisi ya da başın sıkıştıkça koşacağın biri değildir. Baba aynı zamanda kızının gözünde özenilecek ilk erkek ve kahramandır. İşte o gün biz arabaya bindiğimizde o ardımızdan bakarken hiç bir tepki vermemişti, taştan bir heykel gibi dimdik gözlerime bakıyordu, dolu dolu gözlerle.
       Ben her zaman babama daha yakın olmuşumdur, yıllar boyu uzaktaydı çünkü o. İşi gereği o şehirden bu şehire dolanırdı, biz ise onun dönmesini bekler haftada bir -bazen ayda bir- onu görme sevinciyle coşardık. Biliyorum o otobüse bindiğim an ona ihanet etmiştim. İlk ama son olmayan bir ihanet.O kocaman, güçlü kahraman bir mısır ilahı gibi yıkılıyordu. Kendimden nefret ettiğimi hatırlıyorum, içimdeki ağır suçluluk duygusunu... Ve kalbimdeki ağrıyı. Hatırladığım başka bir şey ise tüm yolculuk boyunca ağladığım ve uyuyakaldığımda bile rüyamda babamı gördüğüm. O kadar üzülmüşüm ki küçücük yaşımda bu büyük yıpranma annemin aklını başına getirmiş. Uyurken hep ''baba, bizi bırakma'' diye sayıklamışım. Barıştılar bir süre sonra. Ama ben o süre içerisinde en az 4-5 yıl olgunlaşmış gibi olmuştum.
       Çocuklar bir evin en küçük birimidir. Çoğu zaman fikirleri bile sorulmayan bu bireyler aslında en çok zararı görürler kötü durumlarda. Çaresizdirler fakat çözüm bulmak için gidebilecekleri bir anne-baba kucağı yoktur, çünkü asıl sorun onlardır. Onlar ayrılsa ne olur diye düşünüyorum şimdi. Annemin ailesi var, babam kimsesiz, yapayalnız. Başı dik ama yanında bizden başka kimsesi yok. Kimse ailesinin ayrılmasını istemez fakat bazı durumlarda ayrılmamaları daha zararlı olabiliyor. Böyle bir şey için verebileceğim tek tavsiye sakin ve soğukkanlı olmanız, onlar sizin aileniz ayrılmalarını istemezsiniz elbette, ama yapacak birşey yoksa...
         

19 Ocak 2013 Cumartesi

     Ben kaka kız, o ''ciciş''. Allah kuru iftiradan saklasın ya

       Günlerden Cumartesi. Karne yaklaşıyor, hal böyle olunca dershaneyi ekeyim dedim ben de -karneyi aileme gösterdikten sonra dershaneyi ekebileceğimi zannetmiyorum da-. Ekmez olaydım, nasıl canım sıkılıyor, nasıl gergin hissediyorum belli değil. Eh bana bir uğraş gerek deyip attım kendimi connected'a. Akla bakar mısın? Ben kim, connected'ta takılmak kim. Oradaki profil fotoğraflarına baktıkça bir ezik, bir çirkin hissettim kendimi, sıkıntının dibine vurdum resmen.
       Çirkin de değilim aslında haa. Yani bakılmaz bir insan değilim. En azından fiziğim kötü değil, boyum uzun, kilomla orantılı. Sadece biraz soğuk görünümlüyüm. Halimden memnunum ama.
       Her neyse işte Sevil'i gördüm orada, kızı tanıyorum. Ay orospu çok da sinir olduğum birisi. Bu kız benim kankamı ayarttı aramıza girdi. Çocuk da hemen sattı beni, ben sevgilime gidip ''o X denen şıllık kankanla görüşürsen senden ayrılırım'' desem, ilk dakiikada siktiri basar gibime geliyor valla.
       İşin aslı benim sevgilim de yok şu an, hayır teklif aldığım oluyor ama o kadar gıcık insanlar ki, o kadar uyumsuzuz ki düşünmüyorum bile. Süründürüyorum onları da. Aslında biraz bencilim, bana bakan sonsuza kadar beni sevsin, peşimde koşsun istiyorum galiba.
       Ayyy koptum gittim yine. Neyse bu kıza yazdım connected'ta. ''Selam şekerim'' diye, zaten bir konuşmaya şekerimle başlarsam eyvah sonunda kavga kıyamet! Kız da selam ciciş dedi. Ciciş ne lan? Hayır sen her şekerim diyene ciciş mi diyorsun? O kadar gıcık oldum ki direk saldırıya geçtim ''ay seni xxxx lisesinde görmüştüm o ne biçim bi makyaj okula mı gidiyorsun pavyona mı belli değil ^.^''
       Bunu neden yaptım bilmiyorum. O kadar gıcık bir kız ki alınmadı bile ya, hemen ''şekerim yanlış görmüşsündür , cildim fondöten ya da pudra kullanamayacak kadar hassas ki zaten ihtiyacım yok, dudaklarımın kırmızılığı ise doğal. Sevgilim en çok dudaklarımı beğeniyor kih kih'' deyiverdi. Sevgilin? Benim kankam? Seni orospuuuu senin yollu olduğunu biliyordum zaten. Hemen bir U dönüşü yapıp ''ah pardon ya gerçekten de sen o değilmişsin, yüzün ne kadar güzel ayy gözlerinin rengi çok değişik çok beeendim :))))'' dedim. Hemen yumuşadı o da. Baya konuştuktan sonra ben bununla baya yakın oldum (ama hala kim olduğumu söylemedim) her bokunu anlattı bu bana ben de bunun bir açığını bulup sevgilisine şikayet etme kararı aldım. Sevgilin kim, erkek arkadaşlarından en çok kimi sevdin, şimdi çıktığını seviyor musun diye tek tek sordum. Bu bana ''Iyyy şu an çıktığım çocuktan nefret ediyorum onunla Hakan'a yakın olmak için çıktım Hakan çok yakışıklı eski sevgilisi ayrıldıkları için intihara kalkıştı çok romantik biriiiii'' diye yazmaya başladı. Ben bunları öğrenip kankamı aradım açar açmaz ''bu senin sevgilin tam bir orospu Hakanla yakın olmak için çıkıyomuş seninle. Zaten herkesle yiyişmiş, seninle çıkarken bile Mert'i öpmüş.'' diye anlatmaya başladım. Çocuk, ben susana kadar sessiz kaldı ve sonra bana ne dedi biliyor musun, ''Bak, senden önce Sevil aradı, bırak artık bu ayırma çabalarını ben Sevil'i seviyorum seni sadece arkadaşım olarak görüyorum, peşimden koşmaktan vazgeç''.
       Yani kız benimle konuştuğunu başından anlamış ve sanki ben kankamı seviyormuşum, onları ayırmaya çalışıyormuşum gibi gidip şikayet etmiş. Bak bak! O kızın gerçek yüzünü bildiğim için seni uyarmaya çalışıyorum diyecektim ama telefonu yüzüme kapattı.
       Hayır, ayırma amacım yoktu en azından gerçek yüzünü görsün demiştim. Ama ne oldu? Ben kaka kız, o ise ''ciciş''. Allah kuru iftiradan saklasın ya.

Sadece sakin olmak istiyorum, ha bir de o piçin boynunu kırmak!   
       Lise'nin en güzel yılını bir çocuk için zehir zıkkım ettikten sonra ne kadar büyük bir hata yaptığımı anladım. O gerizekalı Ankara'ya gidip orda türlü türlü kızlarla fink atarken beni düşürdüğü zor durumdan kurtulmaya çalışıyordum. Sevgilisiyle küçük çaplı bir tartışmadan sonra olay kapanmıştı. Olanlar umurumda değildi ama felaket derecede moralimi bozuyordu. Neyse, biraz ortalık durulmuş ve karneler yaklaşmışken -tam da ortalamamda tek kırık olan matematik yazılısı öncesi- onu gördüm. Okula gelmişti diğer mezunlarla birlikte. Onu görür görmez bir aydınlanma yaşadım mutlu oldum, gerçekten bir anda tüm ağlamalarım, zehir olan senem, o gittikten sonra bile onun yüzünden yaşadıklarım tek tek yok oldu zihnimden. Sonra başımı sola döndürdüm ve gerçekle karşılaştım!
       O adi sevgilisi köşede bana bakıp gülüyordu ve yanımdaki arkadaşımın hiç bir şeyden haberi yoktu. Hemen güçlü bir kız oldum ve bir yılımı zehir eden çocuğu hiç görmemiş ya da umursamamış gibi gülerek ''Off bizim bu çocuklar harbiden gerizekalı hiç büyüyemediler yaa az önce neler yaptığını gördün mü Berke'nin ödü patladı ha ha ha'' bir yandan arkadaşıma bunları anlatıp ben-o-çocuğu-siklemiyorum tavırlarıyla yürüyor, bir yandan da sessizce fısıldıyordum hızlı ol diye. Ama arkadaşım beni duymayacak kadar yalancıktan konuştuğum konuya kafayı takmıştı!
       Ben de yapabileceğim en doğru şeyi yapıp telefonumu sessize aldım -olur da birinin arayası gelir, rezil olmayayım diye- ve sanki annem beni arıyormuş gibi arkadaşıma ''AAA ANNEM ARIYOR NE OLDU ACABAAA'' dedim. Tabi diğerleri de duydu. Sanki çok merak etmişim gibi ''Alo? Efendim anne? Hııı. Hadi ya. Ay tamam hemen geliyorum!'' dedim ve telefonu kaparmış gibi yaptım. Bir yandan arkadaşım ''noldu yaa noldu'' diyordu, o bile yemişti yani numaramı. Ben de ''acale et'' diyip duruyordum, artık gerçekten sabrım kalmamıştı. En sonunda okul bahçesinden çıkıp pazar yoluna yaklaşınca acele ett diyip ağlamaya başladım. Allahım o nasıl bir ağlama ciğerimden parça koptu sanki. Onu unuttum, tüm piçliklerini unuttum, artık sakin ve huzurlu olmak istiyorum diyordum ki tekrar kabus olup uykularımdan fırlamıştı. Sonra arkadaşıma olanları anlattım ve o sadece ''ohaaa ben görmedim, üzülme kıyamam lan sana'' diyip durdu. O da en az benim kadar üzülmüştü çünkü biliyordu olanları (o bir seneyi boş bir vaktimde yazarım).
       Eve arkadaşım bıraktı yalnız kalmamak için kitaplarımı alıp ona gittik. Matematik yazılısı öncesi bu rezillik tüm moralimi alt üst etmişti. Onlarda sadece yarım saat durabildim. Eve gelince kendimi yatağa attım  ve bir saat toparlanmayı bekledim.
       Toparlandıktan sonraysa tek istediğim bundan sonra sakin olup onun yüzünden kendimi harap etmemekti. Ha bir de o piçin boynunu kırmak.